Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HER ŞEYİ ÖĞRENDİM DE...

Resim
  “Her şeyi öğrendim de; 3 şeyi öğrenemedim: 1. Adam satmak… 2. İnsan ayrımı yapmak… 3. Yalakalık yapmak… Cahilliğime verin.” Bu söz, belki de hayatta en önemli erdemlerden bazılarına sahip olup da “cahil” sanılmayı göze alan insanların cümlesi… Çünkü bazı “beceriler” (!) vardır ki, insanı yükseltmez, küçültür. Adam satmak mesela… Hayat boyu her şeyi öğrensen de bir insanı zor gününde yüzüstü bırakmayı, onun sırtından çıkar sağlamayı öğrenememişsen ne mutlu sana. Çünkü sadakat, güven ,vefa ve dürüstlük parayla alınmaz, kitaptan ezberlenmez. Bu yüzden bazıları seni saf, cahil, hatta aptal sanabilir. Olsun. Adam satmayan insanın yüreği rahattır. İnsan ayrımı yapmak… Başkalarına makamına, cebine, soyadına göre değer biçmek… O da çok yaygın bir hüner (!) oldu. Herkes güçlüye yanaşıp zayıfı görmezden geliyor. Oysa sen herkese insan olduğu için saygı duymayı öğrenmişsen, kalbin hep bir adım öndedir. Ve evet, bu da sana “kandırılma riskini” getirir. Yine de birilerini hor görerek yükselme...

GÜCÜM OLSAYDI

Resim
  Gücüm olsaydı… Gücüm olsaydı, önce yüreklere dokunurdum. Dünyanın dört bir yanına barışı işlerdim; ırk, din, dil, cinsiyet fark etmeksizin herkesin güvenle, onurla yaşayabildiği bir dünya kurardım. Hiçbir çocuk korkuyla büyümesin isterdim. Ne açlıkla tanışsın, ne savaşla, ne de gözyaşlarını içine akıtmak zorunda kalsın. Her çocuk, oyun oynayarak, sevgiyle sarılarak büyüsün… Ruhu tertemiz kalsın, kalbi yarasız. Gücüm olsaydı, hiçbir kadın ve erkek,çocuk  istismara, şiddete, zorbalığa uğramasın isterdim. Kimse bir başkasının korkusu, olmasın. Her insan, bedenine ve ruhuna saygı duyulsun diye değil, zaten saygı gördüğü bir dünyada yaşasın. Anne-baba olmak için önce insan olmayı öğretirdim. Aile kurmadan önce alınan bir eğitimle, sevginin ceza değil, sabrın bağırmak değil, rehberliğin emir vermek olmadığını bilerek çocuk büyütülmesini sağlardım. Her çocuk, bir yetişkinin eksiklerinin kurbanı değil, bilincinin meyvesi olurdu. Ve daha fazlasını isterdim tüm gücümle… Doğa nefes ala...

DEĞİŞİM SİZDE BAŞLAR

Resim
 Değişim Başka Yerde Değil, Sizde Başlar… Bazen tüm dünyayı düzeltmek istersiniz. Birinin kırıcı sözünü yumuşatmak, Bir başkasının yanlış kararını değiştirmek, Yakınınızdaki birini “gerçekleri” görmeye ikna etmek… Zannedersiniz ki, onların değişimiyle huzura kavuşacaksınız. Ama sonra — belki yıllar sonra — çok yorgun düşersiniz. Çünkü karşınızdaki insanlar, sizin istediğiniz gibi değil, kendi olmaları gerektiği gibi yaşarlar. Ve işte o zaman, farkındalık denen o ince kapı aralanır. Kendinizden başka kimseyi değiştiremeyeceğinizi, zor da olsa öğrenirsiniz.Hayat öğretir... İlk başta kabullenmek istemezsiniz. Çünkü ne çok emek verdiniz… Ne çok umut taşıdınız. Ama sonra anlarsınız: Değişim, başkalarına yönelttiğiniz bir parmak değil, kendinize çevirdiğiniz bir aynaymış. Siz değiştikçe, bakışınız değişir. Bakışınız değişince, dünya değişir. Ve belki de en güzeli, insanlar sizi değiştirmenize gerek kalmadan, kendi zamanlarında, kendi yollarında dönüşürler. Kimi hâlâ kalır olduğu gibi… Am...

Sessizliğin En Büyük Suç Olduğu Yerdeyiz!!

Resim
Sessizliğin En Büyük Suç Olduğu Yerdeyiz Gazze’de bir çocuğun vasiyeti: Eğer ölürsem veya savaşta şehid olursam, bizi yüzüstü/yardımsız bırakan Arap liderlerini asla affetmeyeceğim. Yiyecek ve içecek olmadan zor günler geçirdik ve genç yaşıma rağmen saçlarımı ağartan bir kuşatma yaşadık. Allah sizi affetmesin ve sizi bağışlamasın. Vallahi 7 kat göğü yaratana (Allah'a) sizi şikayet edeceğim. Affına sığınıyorum anne, seni çok seviyorum, (bu dünyadan) ayrılığım için üzülme. Mısır, Yemen, Ürdün, Cezayir, Libya, Lübnan, Tunus, Sudan, Somali ve Malezya halklarına ve bizi destekleyen tüm halklara mektubumdur: Kendi hâline terkedilen Gazze size emanettir. Unutulan Gazze size emanettir. Size yemin ederim ki, ve size vasiyet ederim ki, ben sizi çok seviyorum... Bizi yüzüstü bırakmayacağınıza inanıyorum. Mektubumu bulan herkes, onu paylaşsın. Ben Allah'ın izniyle (inşaAIIah) şehidim. Muhammed Abdulkadir el-Huseyni! (10 yaşında!) Bir çocuğun kaleminden dökülen vasiyet, ölüme değil; dünyanı...

DEĞİŞİM AYNADA BAŞLAR

Resim
  Bir gün uyanırsınız… Güneş yine doğmuştur, kuşlar yine ötüyordur, insanlar yine aynı telaşla sokaklarda yürüyordur. Ama sizin için hiçbir şey aynı değildir. Çünkü bir şeyi anlamışsınızdır: Ne kadar çırpınsanız da, ne kadar söylenseniz de, ne kadar umut etseniz de… Kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz.Bunu defalarca test ettirir hayat..öğrenene dek .. Bu cümle ilk duyulduğunda hayal kırıklığı gibi gelir. Hele ki kalbi güzel olan, herkes iyi olsun isteyen insanlar için… Çünkü biz hep birilerini değiştirmeye çalışırız. Sevgilimizin daha anlayışlı olmasını isteriz. Annemiz biraz daha az eleştirsin,babamız bizle gurur duysun , arkadaşımız biraz daha vefalı olsun, patronumuz biraz daha insaflı yumuşak davransın isteriz. Eşimiz bizi anlasın, çocuklarımız bizi dinlesin, dostlarımız bizi yarı yolda bırakmasın isteriz. Ve sonra… sonra hayal kırıklıkları başlar. Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez. İnsanları değiştirmeye çalıştıkça, elimizde sadece yorgun bir kalp kalır.Bunu def...

TOPRAK SENDEN İNCİNMESİN

Resim
 Biliyor musun, bazen en derin öğütler, en sade dizelerde gizlidir. Az önce okuduğun bu mısralar, kulağa sadece güzel gelmekle kalmıyor; ruhumuza da yavaşça dokunuyor. “Suyundan içtiğin vakit, Kaynak senden incinmesin...” Hayat, bize sunduklarını sessizce verir. Bir pınardan kana kana su içtiğinde, o suya teşekkür etmeyi düşündün mü hiç? Belki de kaynak, sadece susuzluğunu değil; sana şükrü, ölçüyü ve tevazuyu da hatırlatmak için akıyordur. Gölgesine sığındığın bir ağacı düşün. Serinliğiyle seni sarar, güneşin hararetinden seni korur. Ama ya sen? Onun yaprağını hoyratça koparıyor musun, yoksa nazikçe eğilip gölgesine teşekkür mü ediyorsun? “Gölgesinde otur amma, Yaprak senden incinmesin...” İşte tam da burada başlıyor insanlık. Aldığını zarifçe almakta. Oturduğun sandalyeye bile saygı gösterecek kadar farkındaysan, dünyayı kirletmeden yaşayabiliyorsun demektir. Ve en çok da şu dize yakalıyor beni: “Temizlen de gir mezara, Toprak senden incinmesin...” Öyle bir hayat yaşa ki, toprağa...

Tahtı Kibir Olanın Toprağı Yakındır

Resim
 Kimi insanlar vardır; servetle birlikte kibri de taşırlar omuzlarında. Paranın sesini, insanın sesinden üstün sanarlar. Gözleri hep yukarıda, başkalarına bakarken aşağıdan... Gölge ederler, ışık vermezler. Zenginliklerini bir taç gibi taşır, o taçla da vurulurlar. Kalp kırar, yüz çevirir, küçümserler. Bilmezler ki tahtın da zamanı geçer, güneşin bile batışı vardır.. Ve sonra… Bir gün ansızın olur her şey. Sarsılmaz dedikleri düzen sarsılır. Bir kartal gibi yükseldikleri gökyüzü, bir uçurum gibi altlarında açılır. Allah, dilerse yüceltir, dilerse çökertir. Ama bunu fısıltıyla yapmaz. Zirvede vurur. Ve öyle bir vurur ki, arkada ne iz kalır ne yankı. Bir zamanlar korku salan bakışlar, şimdi bakacak yüz arar. Bir zamanlar ezdikleri kalpler, şimdi merhametle bakar ama yaklaşmaz. Çünkü Allah adildir. Kalpteki niyeti, dildeki yalanı, servetteki sınavı herkesten iyi bilir. Kibirle yürüyen ayakların yolu, er ya da geç toprağa çıkar. Ve o toprak herkese eşittir. Kimi gül olur, kimi diken. ...

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM

Resim
 Değerli bir Hocamız sormuş :Ataol Behramoğlu bir şiirine, "Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" diye başlar. Siz bu cümleyi nasıl tamamlarsınız? Diye Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var;güvendiğim insanlar, bazen en çok içimi acıtanlar olabiliyormuş. Ama yine de güvenmekten vazgeçmedim. Çünkü biliyorum ki, kalbimi kapatırsam, güzelliklere de perde çekerim. Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var; bazı vedalar, kötü olduğu için değil, büyüdüğüm için gerekliymiş. Zamanla anladım ki, herkes aynı yolda yürümek zorunda değil. Ayrı düşmek, kötü olmak değil. Olgunlaşmak, bazen sessizce yol vermekmiş. Hani bazı insanlar hayatımızdan çıkıyor ya… İşte şimdi anlıyorum ki herkes sonsuza kadar bizimle kalmak zorunda değil. Bazı insanlar, sadece gideceğimiz yere kadar eşlik eden yol arkadaşlarıymış. Ve artık biliyorum; seni  kaybetmek isteyen birine sıkıca  tutunmamalı. Bırak, gitsin.Sal bi🤭 Çünkü gitmek isteyenin kalbi zaten çoktan uzaklaşmıştır. Tutunduğunda sadece kendini yıp...

SEN DÜZGÜNDÜN SENA!

Resim
 💔 Bu yazı, İlahiyat Fakültesi bahçesinde sessizce hayatına son veren Sena Düzgün’ün ardından, onun gibi yalnızlığa terk edilen tüm kız çocuklarına adanmıştır. Sadece doğurmakla anne baba olunmadığını, çocukların “hata yaptıklarında bile dönebilecek bir ev”e ihtiyacı olduğunu hatırlatmak için yazılmıştır. Aşkın değil, ailenin varken yok olduğu eksikliğinin öldürdüğü çocuklarımız var.Sena bir isim değil artık, bir çığlık!Bu yazıyı okuyun, paylaşın, konuşun.Çünkü bir kız çocuğu daha sessizce gitmesin..Bu yazıyı bir haftadır içim acıyarak yazdım.Bir kız çocuğunun daha aşk sandığı boşlukta kaybolmaması için… “Sena Düzgün ve yalnız bırakılmış tüm kız çocuklarına.. Bazı cümleler vardır, bir ömür boyunca duyulmazsa insanın içini çürütür. “Her şey çökerse… eve dön.” Diyememiş bir baba, susmuş bir anne, yorulmuş bir çocuk… Kendini yalnız hisseden her evladın aradığı aslında o basit ama derin güvencedir: “Ne olursa olsun, seni her halinle kabul eden bir yerin var.” Ama birçok kız çocuğu,...

NAR BÜLBÜLÜNÜN SIRRI

Resim
Derler ki, her canlının kalbinde bir sır taşınır. Ama bazıları, kendi kalbini yakmadan taşıyamaz o sırrı. Nar bülbülü mesela… Diğer adıyla kızılgerdan. Küçük bedeniyle büyük hikayelerin gölgesinde dolaşır durur dallar arasında. İnsana yaklaşır utanmadan. Sanki korkmazmış gibi kötülükten. Oysa her bakan bilir ki, bu cesaret değil sadece. Bu bir unutuş… ya da affediş. Kim bilir, belki de her sabah yeniden başlama çabasıdır onunkisi.. Bir efsane anlatılır eski zamanlardan: Cehennem ateşi tutuşturulurken, ilk düşenin yerine uçmuş bu  cengaver nar bülbülü. Kanatlarını açmış alevlere karşı. Bir avuç canı olan kuşun yüreği, bir dağın yüreğinden daha ağırmış o an. Melekler fark etmiş iyi niyeti, çekip almışlar alevin içinden. Ama geç kalınmış biraz. Boynu değmiş ateşe. Onun içindir ki göğsü yanık bir nar çiçeği gibi kızıldır. O günden beri, kim bir umutla yanına varsa, kızılgerdan başını eğer, dinler usulca. İnsan unutur çoğu zaman; dinlenmeye değil, dinlemeye muhtaç olduğunu. Belki d...

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Resim
  Bayram Deyince… Bayram deyince, gösterişli sofralardan çok, sade bir kahvaltının etrafında toplanan yüzlerin huzuru gelir aklıma. Yeni elbiselerden önce, içi temizlenmiş bir kalbin bayramlığı gelir gözümün önüne. Çünkü bazı bayramlar çok şey istemez. Biraz şükür, biraz sevgi, biraz da fark edebilme yetisi yeter. Yokluklara değil, elimizde kalan güzelliklere eğilirsek, hayat bize göz kırpar aslında😉… Mesela; Sabah uyanırken gözlerimizi yeniden dünyaya açabilmek,👀 o tanıdık güneşin penceremize bu sabah da misafir olduğunu fark etmek…☀️ Bir yerlerde, huzurla öten bir serçeyi duymak,🐦 musluktan akan suyla yüzümüzü yıkarken, “iyi ki” diyebilmek…🙏 Temiz bir havlunun sabun  kokusu, mutfaktan gelen çay sesine karışan terlik tıkırtıları… Ve fonda belki bir radyo melodisi, belki sadece sessizliğin en içten hali… Bayram deyince, bir çocuğun gözünde ışıldayan o sabırsız sevinç gelir aklıma, Renkli uçan balonlar , Kumaş mendilin içine sarılmış birkaç lokum, avuca ...

Kitap Arasında Gül Kurutanlar

Resim
  Biz Güzel Çocuklardık... Bir zamanlar biz de çocuktuk ... Ne teknolojinin parmak izine bulaşmıştık ne de zamansız büyümüş birer yorgun yetişkindik. Çocuktu halimiz… Ama aklımızda büyüklerin duası, kalbimizde inceliğin izi vardı. Kitap ayracı bilmezdik mesela ,satılmazdı da.. Sayfaların arasına bir tutam kurumuş gül,menekşe,yaprak koyardık, Belki biraz kokusunu saklamak için, belki de kitabın sonuna geldiğimizde o gül, yaprak bize kim olduğumuzu hatırlatsın diye... Ne kitabı atmaya kıyardık ne de o gülü… Bir anlamın hatırına her şeyi saklardık biz.Bir vedada kumun içinden çıkarılıp Pepsi kapağı verildiyse o veda unutulmasın diye saklanırdı yıllarca ..ederine ,fiyatına bakılmazdı hediyenin.. Defterlerimizin kenarlarına renk renk çiçekler ,hayvanlar çizerdik. Sadece yazmak yetmezdi çünkü, güzelliği taşımak isterdik her sayfaya. O süsler, bizim tertemiz yüreğimizin aynasıydı aslında. 'Kalbin kadar temiz bir sayfayı bana ayırdığın için'le başlayan hatıra defterlerimiz olurdu en...

HAYAT BEKLEMEZ

Resim
 Hayat Beklemez  “Bir gün giyerim, bir gün söylerim, bir gün yaşarım…” O ‘bir gün’ dediğimiz gün, belki de hiç gelmeyecek.. O en sevdiğin elbise var ya, hani “Özel bir gün olsun da giyerim” diye dolabın kutsal köşesine kaldırdığın… O günü kimse çağırmıyor sevgili dostum. O elbise, gardıropta değil, senin üstünde hayat bulacak. Yoksa bir gün sen öldükten sonra biri düğünde giyer de, senin olduğunu bile bilmeden oynar orta yerde.. O misafir tabakları? Hani o altın yaldızlılar... Senin için bir gün “en kıymetli misafirlerim” gelecek diye sakladıkların… O misafir hiç bir zaman gelmeyecek. Ki en özel misafir sensin bunu asla unutma...Gelen senin tabaklarına değil, senin gülen yüzüne bakmak istiyor. O tabaklar ise en sonunda ya kırılacaklar; ya da senden sonra gelecek kişi de 'ne zevksiz bir seçimmiş 'deyip atılacaktır.Kullan gitsin, kek koy, zeytin koy, hatta patates kızartması koy. Fincanla çay iç, çorba bile iç — neyin varsa,yoksa kullan ... Ve o sevdiğin insanlar… Onlara söyl...

HER ŞEYE RAĞMEN İNSAN KALANLARA

Resim
 Her Şeye Rağmen İnsan Kalanlara... Gürültünün arasında sükûneti seçenlere, Anlatmak yerine anlamaya çalışanlara, Cevap vermek için değil, kalpten dinlemek için kulak verenlere... Kusurunu örtmek yerine kabul edip "özür dilerim" diyebilenlere, Her sorunun cevabını bilmek zorunda olmadığını bilen, “Bilmiyorum” demenin bir erdem olduğunu fark edenlere... Zekayı sessizlikte, tevazuyu bakışta taşıyanlara, Kendi başarısı kadar, bir başkasının başarısıyla da içten sevinenlere... Sözü az, özü derin olanlara, İçinde kibir değil, incelik taşıyanlara... Yeminlere sığınmadan sözünün arkasında duranlara, Gösterişi değil, sadeliği hayatının aynası yapanlara... Kazanmak için değil, haklı olmak için değil, Doğru kalmak,mutlu olmak için kaybetmeyi göze alanlara... İyiliği gizli yapan, karşılık beklemeyen, Yardım ederken bile göz göze gelmekten çekinenlere... Sesi yükselmeden konuşan, Ama duruşuyla yankı bırakanlara... Bir başkasının mahcubiyetinde kendi yüzü kızaranlara, Başka hayatlara sa...

Bayrama Bir Adım Kala ..

Resim
 Gün, umutla yoğrulmuş bir bekleyişin adıdır bugün... Arife; kalplerin arındığı, duaların sessizce yüreğe,kabirlere  düştüğü vakittir... Kırık gönüllerin onarıldığı, uzakların yakınlaştığı, affın en güzel haliyle hatırlandığı zamandır. Yarın bayram… Bir gülüş, bir sarılış, bir helallik alma , Ve belki de en çok; içten bir "iyi ki varsın" demenin zamanıdır. Bayramın eşiğinde duran bu anlamlı günde; kalbinize huzur, evinize bereket, ömrünüze bayram sevinci dolsun… Kurban Bayramınız şimdiden mübarek olsun. 🌙✨

Hayal Et, Yola Çık, Ve Yaşa...

Resim
 Hayal Et, Yola Çık, Ve Yaşa... Ne istiyorsan, önce ona SEN inan. Çünkü hiçbir hayal, onu kalbinde yeterince hisseden birinden kaçamaz. Gözlerinin baktığı yerden değil, ruhunun özlediği yerden başlamalı insan yürümeye. Yolu uzun ya da zor diye değil… Gönlü oraya ait olduğu için gitmeli o yolu.. Olmak istediğin her şey, zaten içinde bir yerlerde var. Ama hayat, seyredenleri değil; cesaret edip adım atanları ödüllendirir. Erteleme... Çünkü zaman, sandığımızdan daha hızlı, fırsatlar ise düşündüğümüzden daha narindir. Bir gün değil, bugün başla. Daha hazır hissettiğinde değil, hazır olmayı beklemeden yola koyul.. Korkularının gölgesine değil, umutlarının ışığına yaslan. Yanlış yapmaktan korkma; Çünkü gerçek öğrenme, hataların kıyısında başlar. Bir değil, bin kere düşsen de kalk.Yaranı üfle,silkele tekrar kalk .. Çünkü bu hayat, yalnızca başaranların değil, denemekten hiç vazgeçmeyenlerin masalını yazar. Ve unutma... Bu dünya, olmak istemediğin biri olarak yaşamak için fazla gerçek, H...

OLGUNLAŞTIKÇA ÖĞRENDİM

Resim
 Olgunlaştıkça Öğrendim... Olgunlaştıkça sustum… Her doğruyu her yerde söylemenin bir erdem değil, bazen bir yara olduğunu öğrendim. Dinledim… Seslerin ardındaki suskunlukları, kelimelerin taşıyamadığı duyguları duymayı öğrendim. Sevginin, söylenmeden de hissedilebileceğini, Nefretinse en çok sahibini yaktığını öğrendim. Şükretmenin bir nasip, Beklemenin de sabrın en sessiz hali olduğunu öğrendim. "Evet" demenin cömertlik olduğunu, "Hayır" demenin ise bazen kendine sadakat olduğunu öğrendim. "Olur" dediğimde insanların nelere dönüşebileceğini, "Olmaz" diyerek kendimi korumayı öğrendim. "Şimdi"nin, geç kalmamak demek olduğunu, "Sonra"nın bazen hiç gelmediğini öğrendim. Hayatın aceleye değil, anlayışa ihtiyacı olduğunu, Zamanın daima haklı çıktığını öğrendim. Gülümsemenin bir zafer, Ağlamanın ise temizlik olduğunu öğrendim. Kırıldığım yerlerden büyüdüğümü, Kaybettiklerimin aslında bana yön verdiğini öğrendim. Hayır deyip sınır k...