Sessizliğin En Büyük Suç Olduğu Yerdeyiz!!
Sessizliğin En Büyük Suç Olduğu Yerdeyiz
Gazze’de bir çocuğun vasiyeti:
Eğer ölürsem veya savaşta şehid olursam, bizi yüzüstü/yardımsız bırakan Arap liderlerini asla affetmeyeceğim. Yiyecek ve içecek olmadan zor günler geçirdik ve genç yaşıma rağmen saçlarımı ağartan bir kuşatma yaşadık. Allah sizi affetmesin ve sizi bağışlamasın. Vallahi 7 kat göğü yaratana (Allah'a) sizi şikayet edeceğim. Affına sığınıyorum anne, seni çok seviyorum, (bu dünyadan) ayrılığım için üzülme.
Mısır, Yemen, Ürdün, Cezayir, Libya, Lübnan, Tunus, Sudan, Somali ve Malezya halklarına ve bizi destekleyen tüm halklara mektubumdur: Kendi hâline terkedilen Gazze size emanettir.
Unutulan Gazze size emanettir. Size yemin ederim ki, ve size vasiyet ederim ki, ben sizi çok seviyorum... Bizi yüzüstü bırakmayacağınıza inanıyorum.
Mektubumu bulan herkes, onu paylaşsın. Ben Allah'ın izniyle (inşaAIIah) şehidim.
Muhammed Abdulkadir el-Huseyni! (10 yaşında!)
Bir çocuğun kaleminden dökülen vasiyet, ölüme değil; dünyanın sağır kulaklarına yazılmış bir çığlıktır aslında.
“Bizi yüzüstü bırakanları Allah’a şikâyet edeceğim…” diyen o minik yürek, ne korkuyla, ne karanlıkla geri adım atmış. 10 yaşındaki Muhammed Abdulkadir el-Huseyni’nin sesi, artık yeryüzüne değil, gökyüzüne yankılanan bir adalet duasıdır.
Gazze’de yaşanan her acı, bir insanlığın kaybıdır. Irak’ta yankılanan her bomba, tüm vicdanların suskunluğudur. Her yıkılan evde bir çocukluğun izi kalır, her şehid edilen can, insanlığın alnına kara bir çizgi çeker.
Ama hâlâ sessiziz.
Hâlâ gözlerimizi kapıyoruz, çünkü görmek çok acıtıyor.
Hâlâ kulaklarımızı tıkıyoruz, çünkü duyduğumuzda kendimizle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.
Ama asıl felaket, bu suskunluğun normalleşmesidir.
İnsanlık; bombaların değil, sessizliğin gölgesinde ölüyor.
Her yeni gün, Gazze’de bir çocuk daha annesiz uyanıyor –ya da uyanamıyor.
Irak’ta bir baba, ailesinin üzerine çöken enkazın altında nefes almaya çalışıyor.
Her feryat bir duvara çarpıp yankılanıyor ama o duvar, dünyanın vicdanıdır artık.
Ve ne yazık ki o vicdan, çatlamıyor bile…
Ama hâlâ umut var. Çünkü her Nemrut’un ateşine karşı, bir karınca yola düşüyor.
Küçük, sessiz, çaresiz ama taraftarı belli.
Adaletin, vicdanın, insanlığın tarafında.
Ve bizden beklenen de o karınca kadar olmaktır.
Sosyal medyada ses olmak, bir yazı yazmak, bir yardım kampanyasına destek vermek, bulunduğun yerde adaleti savunmak,duaya durmak … belki küçücük şeylerdir.
Ama unutma: Mazlumun duası, dünyayı sarsacak kadar büyüktür.
Bugün Gazze unutulursa, yarın İstanbul’un, Paris’in, unutulmaması için hiçbir neden yoktur.
Bugün Irak görmezden gelinirse, yarın çocukların sadece savaş oyunlarında silah görmesini umut etmek bir hayal olur.
Filistin sadece bir toprak değil, bir vicdan meselesidir.
Irak sadece bir coğrafya değil, bir sınavdır.
Bu, insanlığın imtihanıdır.
Ve bu sınavda sessiz kalanlar, zulmün de ortağıdır.
Ey dünya!
Bir çocuğun son nefesiyle yazdığı vasiyet karşısında hâlâ sessiz kalabilir misin?
O küçücük bedende büyüyen imana, umutla karışık veda cümlelerine, gözyaşıyla çizilmiş satırlara rağmen… hâlâ susabilir misin?
Unutma…
O mektubu bulan herkes, paylaşmakla görevlendirildi.
Ve sen şimdi o “herkes” oluyorsun.
Gazze bize emanettir. Irak bize emanettir.
Ve emanete sahip çıkmak, artık sadece bir tercih değil; bir insanlık borcudur.
Filistin’in, Gazze’nin ve şimdi de Irak’ın yaralı topraklarında yankılanan çığlıklar artık sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın vicdanının sınavıdır.
Netanyahu, senin adına yazılan her karanlık satırda bir çocuğun gözyaşı, bir annenin feryadı, bir babanın çaresizliği var. Senin zulmünle büyüyen bu ateş, bir gün seni de yaksın!Zulmünle övünme; çünkü mazlumun bedduası arşa yükselir. Ve unutma: Nemrut’un ateşini söndüren su, bir karıncanın taşıdığı inançtı.
Artık yeter. Dünya bu zulme sessiz kalmamalı. Çocuklar ölmesin. Anneler evlatlarını toprağa vermesin. İnsanlar gökyüzüne sadece bombalar için değil, umutla bakabilsin.
Dua ....
Zulüm son bulsun.
Mazlumun yüzü gülsün.
Adalet, zulmün karanlığına güneş gibi doğsun.
Çocuklar silah seslerine değil, kuş seslerine uyanabilsin.
Tüm insanlık, aynı yürekle "Yeter!" diyebilsin.
Çünkü biz biliyoruz ki, en güçlü silah vicdandır. Ve vicdanı olan herkesin yüreğinde tek bir dilek var:
Zulmün değil, barışın kazandığı bir dünya…
çocukların korkmadan oyun oynadığı, annelerin gözyaşı değil sevinç taşıdığı, bombaların değil duaların gökyüzüne yükseldiği, insanlığın insan kalabildiği bir dünya.
Bir gün değil, her gün adaletin, merhametin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir dünya…
Yelda Öğretmen
Yorumlar
Yorum Gönder