Kitap Arasında Gül Kurutanlar



 

Biz Güzel Çocuklardık...

Bir zamanlar biz de çocuktuk ...

Ne teknolojinin parmak izine bulaşmıştık ne de zamansız büyümüş birer yorgun yetişkindik.

Çocuktu halimiz… Ama aklımızda büyüklerin duası, kalbimizde inceliğin izi vardı.


Kitap ayracı bilmezdik mesela ,satılmazdı da..

Sayfaların arasına bir tutam kurumuş gül,menekşe,yaprak koyardık,

Belki biraz kokusunu saklamak için, belki de kitabın sonuna geldiğimizde o gül, yaprak bize kim olduğumuzu hatırlatsın diye...

Ne kitabı atmaya kıyardık ne de o gülü…

Bir anlamın hatırına her şeyi saklardık biz.Bir vedada kumun içinden çıkarılıp Pepsi kapağı verildiyse o veda unutulmasın diye saklanırdı yıllarca ..ederine ,fiyatına bakılmazdı hediyenin..


Defterlerimizin kenarlarına renk renk çiçekler ,hayvanlar çizerdik.

Sadece yazmak yetmezdi çünkü, güzelliği taşımak isterdik her sayfaya.

O süsler, bizim tertemiz yüreğimizin aynasıydı aslında.

'Kalbin kadar temiz bir sayfayı bana ayırdığın için'le başlayan hatıra defterlerimiz olurdu en sevdiklerimize yazdırdığımız..

Ne yaptıysak sevgiyle yaptık, incelikle,özenle…

O yüzden güzeldik biz.


Yere düşen ekmeği öper alnımıza koyardık, sonra kuşlar yesin diye yüksek bir yere bırakırdık.

Bize öyle öğretmişlerdi çünkü:

“Ekmeğe saygı, insana saygıdır"la büyütüldük. 


Süt dişimiz düşünce cami avlusuna koyardık, kuşlar götürsün, yerine inci gibi yenisi gelsin diye dua ederdik.

Her şeyin bir anlamı vardı.

Oyun oynarken yaşlı bir teyze “evladım, ekmek alır mısın?” dese, seksek oyunu,can yaktı ,saklambaç yarım kalırdı.

Çünkü büyük sözünün üstüne oyun kurulmazdı.


Telefon her evde yoktu ama her evde mahcup bir nezaket vardı.

“Bir maniniz yoksa, annem yarın size gelecek” cümlesi, kapı ziline basmadan önce çalınan gönül ziliydi.

Biz böyle büyüdük.


Utanmak ayıp değil, erdemdi.

Arsız olanın adı çıkardı, ve o ad; çocuklar arasında bile bir sessiz uyarıydı.

Terbiye utanılacak bir şey değil, övünülecek bir cevherdi o vakitler.


Hayata kirpik altından bakan, inceliği baş tacı eden, sessiz ama derin çocuklardık.

Aklımız gökkuşağı gibi renkliydi, ama rengarenk hayallerimize bir tek toz kondurmazdık.


Şimdi büyüdük.

Ama öyle bir düzene düştük ki…

Büyüğe saygı, laf sokmanın altında ezildi.

İyilik, artık açıklama yapmak zorunda.

Nezaket, “acaba bir şey mi istiyor?” şüphesine kurban.


Üzgünüz biz.

Çünkü bu düzenin içine doğan çocuklar, belki de bizim sakladığımız o kuru güllerin anlamını hiç bilemeyecek.

Kitapların arasına değil, ekranların içinde, şanslıysa gerçeğini dalında görüp tanıyacak ,anlamını bilemeden ..

Ve biz sessizce bakacağız,

İçimizde bir burukluk,

“Elimizden geleni yaptık mı?” sorusuyla…


Ama yine de içimizde bir kıvılcım var.

Çünkü biz, kalbini buruşturulmamış defter gibi koruyan çocuklardık.

Ve hâlâ bir yerlerde,

Bir sayfanın arasına gül koyacak kadar ince,

Yere düşen ekmeği kaldıracak kadar içli,

Bir çocuk büyümeyi bekliyor.

Belki bizim içimizde,

Belki bizim bıraktığımız yerden...

Yelda Öğretmen 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUGÜN NASIL YAŞAMAK İSTİYORUM ?

KELEBEK KANADI SENDROMU 🦋

Yaşama Katılan Değer: Kendine Yatırım