SINIRI OLMAYANIN SİNİRİ OLUR


 



Samimiyet mi, Hadsizlik mi? O İnce Çizgiyi Kim Çekmişse Silinmesin Lütfen!

Bir insanla tanışırsın. Güler yüz gösterirsin, bir “hoş geldin” dersin, kalbinin kapısını aralarsın. Sonra bir bakmışsın, o insan o kapıdan elini kolunu sallayarak geçmiş, hatta ayakkabılarını bile çıkarmadan salonunun ortasına oturmuş. Üstelik yanına ilişip “Ben burayı çok benimsedim!” diyerek sana ait olan sınırları kendi tapulu malı sanmaya başlamış.

İşte samimiyetle hadsizliği karıştıranların en büyük özelliği budur:
Sıcak bir tebessümü, sınırsız bir davet zannederler.
İyi niyetini, başıboş bir otoyol sanarlar.
Senin zarafetini, bir sus payı gibi yorumlarlar.

Oysa insan ilişkilerinde saygının ince bir çizgisi olmalı.
Ne kadar yakın olsak da ben benim, sen sensin.
Her samimiyet, haddini bilmeyen ellerle yoklanacak bir kapı değildir.

Bazen karşındakinin niyeti hiç de kötü değildir. “Kanka olduk!” sanır, sana “Sende kalayım, dolabındaki kazakları giyeyim” der. Bazen de kendini öyle cüretkar hisseder ki, senin özel alanını kendi tatil köyü gibi kullanır. Mizahi görünür, “Ay ben çok rahatım yaa!” derken aslında kırmızı çizgilerini turuncu paspasa çevirir.

İşte tam da burada, insanın kendine şunu hatırlatması gerekir:

🎯 Samimiyet sınırların kalkması değil, saygının artmasıdır.
🎯 İçtenlik başkasının alanına pervasızca girmek değil, daha nazik olmaktır.
🎯 Yakınlık, incelikle yürütülen bir denge sanatıdır.

Kimi zaman “Hadi ne olacak ki, ben senin en yakınınım!” cümlesinin ardına saklanır bu ihlaller.
Kimi zaman, adını koyamadığın rahatsızlıklarla dolup taşarsın.
Ama unutma ki, sınırlarını korumak kabalık değil, kendine saygıdır.

Bir gün biri, sana dair ne varsa karış karış sahiplenmeye kalkarsa;
Biraz mizah kat kalbine:
“Bak dostum, samimiyeti yanlış okumuşsun, burası açık ofis değil, benim özel alanım,” de.
Biraz cesaret kat sesine:
“Sevgim var, ama sınırım da var,” de.
Ve biraz merhamet kat bakışına:
“Bunu senin iyiliğin için söylüyorum; çünkü sınırını bilmeyen, samimiyetini de batırır,” de.

Çünkü en güzeli, saygılı bir yakınlıktır.
Ayaklarınızı uzatabileceğiniz bir dostluk, ama kimsenin birbirinin kalbinde hoyratça gezmediği…
Yan yana oturduğunuzda bile aranızda görünmeyen bir özen perdesi olduğu…
Ve herkesin birbirini sevdiği ama kimsenin haddini aşmadığı…
İşte o zaman, samimiyet en güzel haliyle yaşanır.
Ve insan, “Ben değerliyim,” demeyi öğrenir.

Unutma:
🎈 Samimiyet seni hafifleten bir rüzgar olmalı, sırtına yük olan bir kibir değil.
🎈 Hadsizliğe hoşgörü, kendine haksızlık olur.
🎈 Sınır koymak, sevgisiz olmak değil, kendini de karşıyı da korumaktır.
Kalbin açık olsun, kapın misafirini ağırlasın… ama sınırın da öyle sağlam dursun ki; kimse samimiyet bahanesiyle saygını çiğneyemesin.Sınırı olmayanın, eninde sonunda siniri olur.
Yelda Öğretmen 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BUGÜN NASIL YAŞAMAK İSTİYORUM ?

KELEBEK KANADI SENDROMU 🦋

Yaşama Katılan Değer: Kendine Yatırım