KALBİN VARSA...
Kalbin varsa türkü yakarsın... Kalbin yoksa insan...
Hayatın tüm anlamı işte bu iki cümlede gizli. Çünkü kalbi olan yanar, hisseder, dokunur,üzülür ,kıyamaz.. Kalbi olmayan... eh, ne yaksın ki? Ne türkü bilir, ne halden anlar.
Türküler, Anadolu’nun gözyaşıyla yoğrulmuş mektupları gibidir. Kimi zaman sevdayı anlatır, kimi zaman ayrılığı, bazen de sabrın sabırla imtihanını. Ama bir gerçek var ki: Türkü yakabilen,dinleyen insan, kalbini susturamamış olandır.
Peki biz ne yaptık?
Kalbimizin yerine algoritmalar koyduk.
Gözyaşının yerini filtreler aldı.
"Canın sağ olsun" sözü, "canım sağolsun"a döndü.
Bir zamanlar "yürekten" dediklerimiz, kötülük gelmez dediklerimiz şimdi "yüreğe de ,yorumlara da kapalı."
Oysa insanı insan yapan şey; zekâsı değil, vicdanıdır. Doktora diploması değil, başkasının derdine eğilebilmesidir. Kendi üzülürken, başkasını güldürebilmesidir.
Kalbi olan insanlar...
Yolda kalan birine yardım ederken durur,
Çocuk ağlarken şarkısını yarım bırakır,
Kalbi olan insanlar terk edemez...
Gidemez öyle arkasına bile bakmadan.
Gitse bile yüreği döner durur, her köşe başında bir iç sızısı bırakır.
Kalbi olan insan kıyamaz…
Kırsa da susar, kızsa da sever.
"Git" dese bile, içinden "kal" der fısıltıyla.
Kalbi olan, sevdiğine yük değil, yâr olur.
Kalbi olan insan kolay kolay başını yastığa koyamaz…
Birini üzdüyse, uykusu bölünür.
Bir söz kalbini kırdıysa, gece boyu tekrar tekrar kurar o cümleyi.
Özür dilemenin yolunu arar, gerekirse gönül almayı kendine vazife bilir.
Kalbi olan insan unutmaz…
Unutmayı unutur belki de.
Bir tebessüm, bir bakış, bir vedayı ,bir şarkıyı ömür boyu cebinde taşır.
İsimleri ,yüzleri değil, hisleri hatırlar.
Kalbi olan insan sevgiyi gösterir ama bunu dayatmaz…
Kendini eksiltmez, başkasını da küçültmez.
Sever ama zincirlemez. Değer verir ama sahiplenirken boğmaz.
Kalbi olan insan, insanı insandan üstün tutmaz.
Kimi zaman kendi açken paylaşır,
Kimi zaman da başkasının gözyaşını kendi kalbine işler.
Ve belki de en güzeli…
Kalbi olan insan, her şeyin ötesinde kalbin kıymetini bilir.
O yüzden bir kalbi kırmak, ona göre camdan düşmek gibidir:Fazla ses çıkarmaz ama paramparça olacağını bilir ..
Ve bazen de sessizce bir türküye gözyaşı ekler...
Çünkü onlar bilir: Hayat, kalbiyle yaşayanlar için daha zordur ama daha anlamlıdır.
“Ben duygusal değilim” diyenleri duyar gibiyim. Olsun, belki de bu yazı taşlaşmış kalbine hafifçe dokunur. Çünkü asıl mesele; her duyguyu göstermek değil, gerektiğinde hissedebilmek...Hissetmeyi bilir misin?
Biliyorsun.Bugün robotlar resim yapıyor, şiir yazıyor, hatta beste bile yapıyor...
Ama hâlâ birini kırdıktan sonra “özür dilerim” demeyi öğrenemediler.
Çünkü o, kalp işidir.
Kalbi olan insan hatasını anlar. Yanlışını kabul eder. Gerekirse bir türküyle af diler:
“Ben feleğin çemberinden geçtim de geldim
Bir yudum sevda için yandım da geldim…”
Geleceğe ışık tutmak istiyorsan; önce kendi kalbine mumlar yak.
Sevgini, vicdanını, merhametini yak. Ama asla insanlığını yakma.
Unutma:
Bir türkü bazen yıllarca söylenir ama tek bir yürekle hissedilir.
Sen o hissedenlerden ol.
Kalbin varsa, insan olmak için kimsenin onayına ihtiyacın yoktur; çünkü sen zaten insanlığın en derin yerinden konuşuyorsundur.
Kalbin varsa, insanlık seninle başlar; çünkü merhamet en önce sende filizlenmiştir.
Kalbin varsa, insanlık senden iz alır; çünkü gerçek insanlık, yürekle başlar, yürekle yürür.
Kalbin varsa, insan olmanın tanımını sözlükler değil, senin duruşun yapar.
Kalbin varsa, insanlık bir kavram olmaktan çıkar; seninle ete kemiğe bürünür.
Yelda Öğretmen
Yorumlar
Yorum Gönder