Dik Durmanın Sessiz Çığlığı

“Dik Durmanın Sessiz Çığlığı” Ben ne zaman biri dik durarak konuşsa, sesini yükseltse, bakışlarını dev gibi savursa… İçimden bir ah geçer. Çünkü bilirim: Eğilmeyen başın, çoğu zaman içi boştur. Ve o boşluk, konuşmaz… bağırır avaz avaz .. Bilgelik, sesini kısmakta gizlidir. Bir nenenin sessiz duasında, dedenin başını önüne eğdiği o derin suskunlukta saklıdır hakikat. Çünkü ne vakit ki biri gerçekten bilir, dili susar, gönlü açılır. Bir öğretmenim vardı. Tarla fotoğrafı olan bir resim , buğday başaklarını gösterdi. “Bakın,” dedi, “şunlar yere doğru eğilmiş olanlar. İşte onların içi dolu çocuklar . Şu dimdik duranlarsa ;Onlar henüz olgunlaşmamış.” Ben o yaşta sadece buğdayı görürdüm, Yıllar geçti, insanları tanıdıkça o tarlayı ,o başakları hatırladım.. Hayatta da aynısı geçerli. Kendini sürekli ispat etmeye çalışanlar, her cümlesine “ben”le başlayanlar, En çok saygıyı isteyenler… aslında içten içe en çok eksik olanlar... Çünkü ilim, insanı yumuşatır. Bilmek; başkasını küçümsemek değil,...