ÇOCUK YETİŞTİRME EHLİYETİ
Varsayalım sabah uyandınız ve canınız araba sürmek istedi. Hiçbir eğitiminiz yok, ne kursa gittiniz ne kitap karıştırdınız… Hadi çıktınız trafiğe. Direksiyon hakimiyetiniz yok, frenin yerini bile karıştırıyorsunuz, sinyal yerine silecekleri açıyorsunuz… Korkunç değil mi? Hem kendinize hem başkalarına zarar verme ihtimaliniz çok .
Ama durun bir dakika.
Bunun için ehliyet gerekiyor değil mi?
Çünkü araç kullanmak ciddiyet ister. Eğitim ister. Sorumluluk ister. Can taşır çünkü o dört teker.
Peki ya bir insanı yetiştirmek?
Yani bir çocuğu?
Bir bireyi?
Bir karakteri?
Bir geleceği?
Araçta sinyali yanlış verirseniz belki korna,küfür yersiniz…
Ama bir çocukta “duygusal freni” bozarsanız, hayatı boyunca kaza riskiyle karşı karşıya kalır ,sadece o değil onun tüm neslini etkileyen bir süreç başlar .
Araç kullanmak için sertifika alıyoruz, ama çocuk yetiştirmek için yalnızca... eh... biyoloji yetiyor.
Yetiyor da, yetiyor mu gerçekten???
Bakın, öğretmen olmak için bile dört yıl üniversite okuyorsunuz. Alan eğitimi yetmiyor, pedagojik formasyon alıyorsunuz, staj yapıyorsunuz, sonra sınavlara girip atanmayı bekliyorsunuz.
Neden?
Çünkü o çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminden sorumlu olacaksınız. Onlara zarar vermeden, hatta onlara ışık olmanız gerekiyor.
Peki ya ebeveynlik?
Eğer öğretmen için dört yıl gerekiyorsa, ebeveynlik için neden sıfır günyeterli görülüyor?
“Ben annemden gördüm, babamdan duydum, yeterli…annem üç çocuk büyüttü bak bize ”
Evet, ama senin annen de zamanında annesinden görmüştü.Hayatın tramvalarla dolu ..
İşte bu döngüde, bazı “çocukluk travmaları” aile yadigârı gibi nesilden nesle aktarılıyor.
O zaman ne yapmalı?
Buradan tüm belediyelere, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na, ilgili tüm yetkililere sesleniyorum:
Nikah kıyılırken “Anne-baba olma ehliyeti” de zorunlu olsun!
Evet, sertifika verilsin.
Pedagojik temel eğitim alınsın.
Duygusal ilkyardım eğitimi verilsin.
Empati eğitimi verilsin .
Duyguları yönetme dersi verilsin .
“Kriz anında bağırmadan nasıl konuşulur?” iletişim dersi zorunlu olsun.
“Kendi yaralarını çocuğuna yansıtmama teknikleri 101” açılış dersi yapılsın!
Çünkü biz çocuklara doğruyu söylemekle değil, doğruyu yaşayarak göstermekle örnek oluruz.
Ve toplumda savcılar, polisler, öğretmenler hep bu “yetişkin olmuş çocukların”tramvatik etkisiyle uğraşıyor.
Düzgün aile eğitimi, sadece bireyin değil, bir ülkenin de kaderini değiştirir.Aile yapısını bozan çirkinlikleri normalleştiren ,mafya konulu filmlerle çeteciğili özendiren TV kanalları sıkı denetim altına alınmalı .
Unutmayalım:
Çocuk yetiştirmek, bir birey değil, bir gelecek yetiştirmektir.
Ve bu iş, “deneme-yanılma” kaldırmıyor sonuçlarını yazık ki üzülerek izliyoruz.
Ehliyetsiz trafiğe çıkamıyorsak ,
ehliyetsiz çocuk da yetiştirmeyelim, ne dersiniz?
Yelda Öğretmen
Yorumlar
Yorum Gönder